Diyabet ve oruç her zaman ayında gündeme gelen önemli konulardan biridir. Diyabet hastalarının kan şekerini belli bir seviyede tutmak için gün boyunca az ve sık yemek yemeleri çok önemlidir. Ancak günlerin uzun olduğu zamanlarda, oruçtan kaynaklanan uzun süreli açlık, kan şekerinin tehlikeli seviyelere düşmesine neden olarak “hipoglisemik” ataklara yol açabilir. Yüksek riskli grupların bu konuda mutlaka hekimlerine danışmaları oldukça önemlidir. Özellikle hipoglisemi bilgisi olmayan otonom nöropatili diyabetli bireyler, kontrolsüz tip II diyabet hastaları, tekrarlayan hipoglisemi atakları olanlar, böbrek yetmezliği olanlar, kalp-damar hastalığı olanlar, geçirilmiş inme gibi hastalıkları olanlar, gestasyonel diyabet ve yoğun insülin tedavisi alanlar yüksek risk altındadır. Bunun yanı sıra; prediyabetliler, kan şekerinin düşmesine neden olmayan ilaçlar kullanan diyabetin erken evresindeki hastalar daha az risk taşırken her ihtimale karşı hekim kontrolünde karar verebilirler.
Diyabetli Bireylerde Oruç Riskleri
- Hipoglisemi (Düşük Şeker): Hipoglisemiye uzun süreli açlık neden olur. Bunun nedeni, özellikle uzun yıllardır diyabet hastası olan ve kötü kontrollü bireylerde, hormon salgılanması ve otonom nöropatiye bağlı yetersiz yanıttır. Bayılma, ani terleme, çarpıntı ve nöbet gibi belirtilerle kendini gösterebilse de özellikle otonom nöropati komplikasyonları gelişen şeker hastalarında farkında olmayabilir.
- Hiperglisemi (Yüksek Şeker): Hiperglisemi, iftarda kontrolsüz bir beslenmenin ardından, oruç sırasında anti-insülin hormonlarının aşırı şeker üretmesine veya ilaçların azaltılmasına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, halsizlik, bulanık görme şeklinde kendini gösterir.
- Diyabetik Ketoasidoz (Diyabetik Koma): Hem uzun süreli açlık hem de yüksek şeker seviyeleri ile tetiklenir. İnsülin eksikliği veya enerji olarak etkisinin azalması nedeniyle yağ dokusunda yağ asitlerinin salınması ve oksidasyonu sonucu oluşan keto asitlerin kullanılması sonucu ortaya çıkan metabolik tablodur. Yüksek şekerin ardından derin ve hızlı nefes alma, kötü kokulu nefes ve bilinç kaybı takip edebilir.
- Dehidrasyon ve Tromboz (Dehidrasyon ve Kan Pıhtılaşması): Hem açlık sırasında sıvı alımına bağlı olarak azalan vücut sıvısı, hem de yüksek şeker seviyeleri nedeniyle artan sıvı kaybı kan viskozitesini artırabilir ve damarlarda tromboz olarak bilinen kan pıhtılarına neden olabilir. Böyle bir durumda felç, koroner kalp hastalığı, göz damar problemleri ile karşı karşıya kalabiliriz. Bahsedilen riskler, hastanede kalmayı gerektiren hayatı tehdit eden durumlar olduğu için, yüksek riskli diyabet hastaları için oruç tutmak sakıncalı olabilir.