İnsülin direnci, normal veya yükselmiş kan şekerine rağmen insülin hormonunun uyarılmaması durumudur. Yağ, karaciğer ve kas dokuları insülinin en çok etkili olduğu dokular ve organdır.

İnsülin direnci durumu, tedavi edilmediği takdirde zaman içerisinde agresif bir hal alarak metabolik sendrom veya tip 2 diyabete dönüşebilir. Bu sebeple de erken tanı koyulması ve tedaviye başlanması oldukça önemlidir. Bunun yanında dünya nüfusunun yaklaşık %9’luk bir bölümünün tip 2 diyabet hastası olduğu bilinmektedir.

Metabolik sendrom ve tip 2 diyabet dışında, kalp ve damar hastalıkları, obezite, karaciğer yağlanması ve polikistik over sendromu görülebilmektedir.

İnsülin direncine sebep olan birçok durum bulunmaktadır. Metabolik değişiklik veya rahatsızlıklar da insülin direncine yol açabilir. Kan dolaşımında bulun yağ maddelerin artması da bu duruma sebep olabilir. Serbest yağ asitleri, dengeyi bozarak insüline karşı vücudun verdiği cevabı değiştirebilir.

İnsülin direnci oluşmasının genetik veya sonradan oluşmuş sebepleri bulunabilmektedir. Sonradan oluşan insülin direnci problemlerinin genel sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz;

• Yaşlılık
• Beslenmede tuzun fazla tüketilmesi
• Farklı hastalıkları tedavi etmek için kullanılan ilaçlar
• Düzenli bir egzersiz programının olmaması
• Fazla artan yağ dokusu
• Diyet konusundaki düzensizlik ve yenilen şeylere dikkat edilmemesi

Genetik olarak da aktarılabilen bir durum olan insülin direnci, maddelerde görülen yanlışlarla birlikte tetiklenebilir veya genetik olarak aktarılmamasına rağmen, vücut dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkabilir. Aynı zamanda D vitamini eksikliği ve aşırı kilo almak gibi düzensizlikler de insülin direncine sebep olabilmektedir.

Tanı koyulmadan ve bu bariz belirtileri göz ardı ederek hayatını sürdüren birçok kişi vardır. Ancak insülin direnci, tedavi edilmediğinde farklı hastalıklara yataklık yapabilmektedir. Bu nedenle vücudumuzu dinlemek, olan değişikliklere kulak vermek, yaşayabileceğimiz her hastalık gibi insülin direncinde de önemli bir rol tutmaktadır. İnsülin direnci belirtileri arasında;

• Açlık kan şeker düzeyinin 100 mg/dl üzerinde olması
• Açlık sonrası trigliserit düzeyinin 150 mg/dl üzerinde olması
• 130/80 gibi tansiyon düzeyindeki oynamalar
• Aşırı açlık veya susuzluk hissi
• Tuvalete çıkma ihtiyacının fazlalaşması
• Normalden daha yorgun hissedilmesi
• Yemek yedikten sonra dahi geçmeyen açlık hissi
• Bel çevresinin erkekler için 102, kadınlar için 88 cm üzerinde olması
• Daha sık geçirilen hastalıklar
• Deride yumuşama
• Daha hızlı kilo alma
• Baygınlıklar
• Yemekler sonrasında uyku bastırması sayılabilir.

Bu ve bunlar gibi daha birçok durum, insülin direncinin habercisi olabilir. Kendimize dikkat ederek insülin direncinin diyabete veya diğer hastalıklara dönüşmesini engellemek mümkündür.

Doğru tedavi yöntemleri ve uygulanabilecek düzenli egzersiz ve diyet ile insülin direncinin önüne geçmek mümkün olacaktır. Öncelikle egzersiz konusuna gelecek olursak, günde 30 dakika olmak üzere haftada 5 gün yapılan basit egzersizler önemlidir. Hem kalp ve damar sağlığına katkı sağlayacak, hem de diyabet ve insülin direnci gibi hastalıklara karşı önleyici bir duvar görevi görecektir.

Kilo alımı ve verimi de sağlıklı ve planlı bir şekilde yapılmalıdır. Uygulayacağınız sağlıklı bir diyet, sağlığınıza kavuşturacak en önemli etkenlerdendir. Diyetiniz içerisinde, meyve, sebze, balık, fasulye, kuruyemişler, kepekli tahıllar, yağsız proteinler ve baklagillerin bulunması şart ve oldukça önemlidir.

Zaman zaman insülin direnci hayatta yapılan küçük değişiklerle kontrol altına alınamamaktadır. Bu sebeple de bir doktora başvurmak büyük önem taşır. Doktorlar, yapacakları testlerle size en uygun ilacı ve bu ilacın dozunu belirleyerek yeni yaşam standartlarınıza uygun bir program yaratabilirler. İnsülin direnci tedavisi kolay olabilse de doktora başvurmak oldukça önemlidir. Sağlığınızdan olmamak adına öncelikle bilir kişi tavsiyelerine uymanız gerekir.

Diğer Yazılarım: LİNK